Antalya’nın Belek –
ileribaşı bölgesinde yer alan 5 yıldızlı konsept otel.
Aralıksız en çok süre
geçirdiğim otel bu olsa gerek 4 gün boyunca neredeyse otelden çıkamadım. Bu
süre zarfında da otelin her yerini gezme şansım oldu.
İlk başta otelin ismine
takıldım ben bu kadar yunan esintileri taşıyan bir otelin ismi neden Letonya.
Uzun uzun düşüncelere daldım. Sonra dedim –yunan mitolojisine fazlaca ilgim
olduğundan- herhalde Leto’dan (apollo ve artemis’in annesi) geldiğini düşündüm
yoksa Letonya ile pek alakalı değil yani.
Oteli giriş kapısından
itibaren anlatmaya başlarsak. İlk başta otomatik bir kapı yerine eski döneme
uygun olsun diye iki tane kenara doğru açılan kapı kullanmışlar her ne kadar
güvenlikler için eziyet olsa da güzel olmuş. Giriş ile resepsiyon arası
fazla uzun değil hemen otelin kapısına ulaşıyorsunuz. Alışa gelmişliğin dışında
Resepsiyon bölümü otelin ana binasından ayrı. Resepsiyonun karşısında ufaktan
bir bar ve koltuklar var. Resepsiyonistleri ise ayrı bi iyiydi. cidden her işim düştüğünde yardım ettiler.
Kendileriyle alakalı olmayan konularda bile çok yardımları dokundu, sağ olsunlar.
Resepsiyondan çıktıktan
sonra sizi uzun bi yol karşılıyor herhalde 200 metre civarında bi koridor
çardak şeklinde kapatılmış üstü sağından solundan ufak dereler akıyor. Derenin
arka taraflarında çimenlik alan var ve bu alanın içinde ise bungalov şeklinde 3
katlı otel odaları var. Çimenlik alanda oldukça güzel heykeller bulunmakta. Ki
sanatta zerre anlamayan biri olsam bile çok hoşuma gitmişti. Koridorun sonunda havuz
sizi karşılıyor sağ tarafınızda pool bar ve animasyonun kullandığı sahne sol
tarafınızda ise ana bina ve biraz aşağısında restoran karşınıza çıkıyor. Ana
binanın içinde toplantı salonları var aslında bir tane büyük salonu var lakin separatorler
ile 4 ayrı salona ayrılabiliyor (Zeus, Artemis, Leto, Apollo) ki biz bu
salonları kendi separatorlerimizle 17’ye bölmüştük.
Restoranı ise ana binanın birazcık aşağısında kalıyor. Büyük bi’
çardak şeklinde yapmışlar gayet hoş. Eğer bir gün kalıp dönseydin sıçıp
sıvardım ama sonraki günler durumu düzelttiler. Kaldığımın ilk günü o kadar
kötü yemekler çıktı ki yiyecek hiçbir şey bulamadım resmen ama 2. günü
yaptıkları Türk yemekleri günü ile gönlümü kazandılar ki kokoreç bile vardı.
Her ne kadar ekmek arası şeklinde değil de yufkaya sarıp verseler de yine de
iyiyidi yemekleri. Adana kebabından, lahmacununa, et ve tavuk olmak üzere iki
çeşit dönerine Maraş dondurmasına kadar bir çok türk yemeği mevcuttu tatlılarda
ise sadece türk mutfağından seçmeler vardı.
Havuzun kenarından ilerleyince bir tahta gemi –dekor olsun diye
yapmışlar havuz dibine- ilerleyip denizin üstüne kurulmuş uzun bir köprüyle
daha karşılaşıyorsunuz orayı da geçtikten sonra sağ tarafta sneak bar kalıyor
ve plaj. Klasik otel eğlencelerinin hepsi mevcut burada da.
Odalarına gelirsek ben dışarıdan hayran olarak baktığım bungalovlarda
kaldım. Double oda olmasına rağmen tek kaldım bu da otelin bana kıyağıydı lakin
otel odası beklediğim kadar güzel değildi. Bir yatak, iki koltuk ve ufak bi lcd
tv. banyosu oldukça kötüydü hani jakuzi beklemiyordum ama nene dede duşakabini
de beklemiyordum açıkçası. Mini barı ücretsizdi ki fazla da bir şey yoktu
açıkçası bir bira, bir kola, soda, su.. gece 00.00’dan sonra 542’yi arayıp gece
kahvaltısını odanıza söyleyebiliyorsunuz ama pek tavsiye etmem o kadar da leziz
değiller. Omleti olsun hamburgeri olsun kuruydu fazlaca ama gece gece o kadar
yorgunluktan sonra pek tadına bakmadan
yemiştim.
Evet otelimiz golf resort olmasına rağmen içerisinde 18 delik golf
sahası yok. Sadece antreman yapabileceğiniz bir bölge var golf sahası otelden
bağımsız bir yerde bulunuyor ki yeri hakkında da pek bilgim yok ama yakında bir
yerlerde değildi. Otelden çıkış yapmak gerekiyor.
Son olarak ise personel bakımından –güvenlikteki bir yavşak hariç-
oldukça iyi ve ellerinden geleni yapıyorlar. Sağ olsunlar yardımları çok oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder