25 Mayıs 2012 Cuma

IC Hotels Green Palace




IC – International Comfort- Oteller zincirinin (IC Airport, IC Hotels Santai, IC Hotels Residence, IC Hotels Green Palace) Antalya Kundu bölgesinde yer alan 5 yıldızlı halkası.

Güvenliği geçtiniz, hafif bir yokuştan geçtikten sonra ihtişamlı kapısına geldiniz otelin. Girişi cidden güzel ve ihtişamlı ama içeriye girdiğiniz anda resepsiyonu görmenizle birlikte o ihtişamı unutuveriyorsunuz. Çünkü gördüğüm en küçük resepsiyona sahip 5 yıldızlı tesis. Hatta 4 yıldızlıları da buna dahil edebilirim. İzmail otelinkinden biraz hallice. Bayi toplantısı için orada bulunmaktaydık ve neredeyse bizim kurduğumuz info standı resepsiyondan büyüktü. Çok garibime gitmişti. Hayır, yeriniz dar olur anlarım derim adamların girişte yerleri darmış ufak yapmışlar ama bildiğin Konya Ovası   gibi de alan var mübarek. Neden böyle bir şey yapmışlar çözemedim.

Resepsiyonu geçtikten sonra önünüze koskoca bi oturma alanı ve lobby bar geliyor. Konya Ovası dedim ya abartmadım çok geniş bi alan var ve her yer koltuklarla doldurulmuş insanlar kahvesini, çayını, birasını alıp oturuyorlar.

Ana restoran –Jasmine- otelin alt katında yer alıyor. Ana restoranın dışında 6 tane daha irili ufaklı restoranları var. Jasmine’s Ana Restaurant, Snack Restaurant, Italyan “Cavalli” Restaurant, Meksika “Casa” Restaurant, Çin “Canton” Restaurant, Japon “Sushi” Restaurant, Green Fish Restaurant, Türk “Fes” Restaurant. Ana restoran gayet ihtişamlı bir merdivenden indikten sonra ne idüğü belirsiz ve cidden gereksiz olan bi’ köprüden geçtikten sonra restorana ulaşıyorsunuz. İki girişinden birinden girdikten sonra sol tarafta açık büfe sağ tarafınızda ise masalar kalıyor. Açık büfesi gayet sağlam. Dana rostosu yediğimin en iyisiydi. Tatlılar konusunda sınıfta kalsa da (özellikle sütlacı çok kötüydü) –ki adam gibi tatlı yapabilen oteller nadirdir- genel olarak yemekleri oldukça lezizdi. Balık yemesem de görünümü gayet iyiydi en azından kupkuru değildi. Yiyen arkadaşlara sorduğumda da gayet olumlu cevaplar almıştım. Bir de restoranın dışarıya doğru teras kısmı var büfeleri gezmeden önce ilk oraya uğrayın ben sonradan keşfettim orayı. Izgara bölümünü oraya koymuşlar ve ızgaraları köfte olsun adana olsun gayet iyiydi. Pizza bölümü de ben oradayken dışarıdaydı her ne kadar ufak super fresh pizzalardan da olsa tadı iyiydi.

Çok büyük bir bahçeye sahip otel ve ismine yakışır biçiminde her yerde ağaçlıklar ve çim alanları var. Çimlik alanların içersinde hamaklar gel de uyu diye insanı çağırıyor gayet huzur dolu. Arka taraflarda kalan Greenisyum –yanlış hatırlamıyorsam- adında bir açık hava tiyatro bölümü var gayet güzel animasyon ekibi burada geceleri gösterilerini düzenliyorlar. Buranın hemen yanında da bir bar var buradan da içki servisi yapılıyor.

Otelin havuzlarının içersinde ufak adacıklar yapılmış ve bu adacıklara ağaçlar serpiştirilmiş. Çok güzel duruyor ağaç konusunda cidden titizler. Havuzları ise oldukça büyük otel için gayet yeterli seviyede.

Odaları ise gayet konforlu, standart odası dahil insan aradığını bulabiliyor. otelin mottosuna “We invite you to comfort” gayet uygun.

Sonuç olarak tatilimde hem yeşillik, hem eğlence hem de konfor istiyorum diyorsanız. Sizin için gayet uygun  

24 Mayıs 2012 Perşembe

Paloma Renaissance Antalya Beach Resort & SPA


Antalya’nın Kemer ilçesinin Beldibi mevkisinde yer alan 5 yıldızlı tesis. Antalya’dan Kemer tarafına giderken sol tarafta kalıyor.

Güvenliği geçtikten sonra otelin ana binasını geçtikten hemen sonra solda siyah antika bi araba karşılıyor sizi. 1954 model olsa gerek neyse tam hatırlamıyorum ama çok hoş bi’ arabaydı. Arabanın arka tarafında spa merkezi kalıyor. Spa’sı gayet iyi diye duyumlar aldım ama ne kadar iyi ne kadar kötü hiçbir fikrim yok ama görünüş bakımından oldukça güzel dekore etmişler.

Resepsiyonu geçtikten sonra aşağı tarafa doğru ilerleyince lobby bar ve restorana ulaşıyoruz. Lobby barın orada bulunan ufak bi’ sahnede geceleri canlı müzik yapılıyor.

Benim gittiğim dönem kış dönemine denk gelmesine rağmen restoran yemekleri çeşitliydi. Biraz geç girdiğimden dolayı soğuk olsa da bu konuda kötü bir yorum da yapamayacağım. Sonuçta tüketim kısıtlı ve ürün çeşidi fazlaydı. Her ne olursa olsun iyi diyebilirdim.

Restoran ve barlarını sıralarsak; La Noblesse, Renaissance Lounge, Lotus Restoran, Sunset Beach Bar, Piano Bar, Pool Bar, Uluslar arası A le Carte, Santa Fe, Sunset, Safran, Moonlight A la Carte ve barbekü, mangal yapılan bahçe tarafında bir yer var. Irish Pub da bulunan otelde irish pub biraz modern tarzda. Her tarafın ahşap olmasına alıştığımız konseptin dışına çıkmışlar. Mobilyaları oldukça hoş.  

Otelin aslında kısmen de olsa bi’ konsepti var ama bi’ Kremlin Palace ya da Topkapı Palace kadar yoğun değil elbette. Ama Rönesans esintileri yok değil. Resimler olsun mimari olsun gayet hoştu.

Odaları ise standart odası bile gayet hoş. Muhteşem, süper diyemem elbette ama standart bir oda için gayet yeterli bi’ donanıma sahip.  

22 Mayıs 2012 Salı

Letoonia Golf Resort Hotel



Antalya’nın Belek – ileribaşı bölgesinde yer alan 5 yıldızlı konsept otel.
Aralıksız en çok süre geçirdiğim otel bu olsa gerek 4 gün boyunca neredeyse otelden çıkamadım. Bu süre zarfında da otelin her yerini gezme şansım oldu.


İlk başta otelin ismine takıldım ben bu kadar yunan esintileri taşıyan bir otelin ismi neden Letonya. Uzun uzun düşüncelere daldım. Sonra dedim –yunan mitolojisine fazlaca ilgim olduğundan- herhalde Leto’dan (apollo ve artemis’in annesi) geldiğini düşündüm yoksa Letonya ile pek alakalı değil yani.

Oteli giriş kapısından itibaren anlatmaya başlarsak. İlk başta otomatik bir kapı yerine eski döneme uygun olsun diye iki tane kenara doğru açılan kapı kullanmışlar her ne kadar güvenlikler için eziyet olsa da güzel olmuş. Giriş ile resepsiyon arası fazla uzun değil hemen otelin kapısına ulaşıyorsunuz. Alışa gelmişliğin dışında Resepsiyon bölümü otelin ana binasından ayrı. Resepsiyonun karşısında ufaktan bir bar ve koltuklar var. Resepsiyonistleri ise ayrı bi iyiydi. cidden  her işim düştüğünde yardım ettiler. Kendileriyle alakalı olmayan konularda bile çok yardımları dokundu, sağ olsunlar.

Resepsiyondan çıktıktan sonra sizi uzun bi yol karşılıyor herhalde 200 metre civarında bi koridor çardak şeklinde kapatılmış üstü sağından solundan ufak dereler akıyor. Derenin arka taraflarında çimenlik alan var ve bu alanın içinde ise bungalov şeklinde 3 katlı otel odaları var. Çimenlik alanda oldukça güzel heykeller bulunmakta. Ki sanatta zerre anlamayan biri olsam bile çok hoşuma gitmişti. Koridorun sonunda havuz sizi karşılıyor sağ tarafınızda pool bar ve animasyonun kullandığı sahne sol tarafınızda ise ana bina ve biraz aşağısında restoran karşınıza çıkıyor. Ana binanın içinde toplantı salonları var aslında bir tane büyük salonu var lakin separatorler ile 4 ayrı salona ayrılabiliyor (Zeus, Artemis, Leto, Apollo) ki biz bu salonları kendi separatorlerimizle 17’ye bölmüştük.
 Ana binanın girişinde guest relations bölümü kalıyor. Hemen yanında spa merkezi var. Ve sağ tarafta internet kafe ve internet kafeye girmeden koridordan devam ederseniz bilardo, masa tenisi, langırt oynayabileceğiniz gaming room var. Üst katta salonların olduğu bölgede ise atrium barı mevcut.
 
Restoranı ise ana binanın birazcık aşağısında kalıyor. Büyük bi’ çardak şeklinde yapmışlar gayet hoş. Eğer bir gün kalıp dönseydin sıçıp sıvardım ama sonraki günler durumu düzelttiler. Kaldığımın ilk günü o kadar kötü yemekler çıktı ki yiyecek hiçbir şey bulamadım resmen ama 2. günü yaptıkları Türk yemekleri günü ile gönlümü kazandılar ki kokoreç bile vardı. Her ne kadar ekmek arası şeklinde değil de yufkaya sarıp verseler de yine de iyiyidi yemekleri. Adana kebabından, lahmacununa, et ve tavuk olmak üzere iki çeşit dönerine Maraş dondurmasına kadar bir çok türk yemeği mevcuttu tatlılarda ise sadece türk mutfağından seçmeler vardı.

Havuzun kenarından ilerleyince bir tahta gemi –dekor olsun diye yapmışlar havuz dibine- ilerleyip denizin üstüne kurulmuş uzun bir köprüyle daha karşılaşıyorsunuz orayı da geçtikten sonra sağ tarafta sneak bar kalıyor ve plaj. Klasik otel eğlencelerinin hepsi mevcut burada da.

Odalarına gelirsek ben dışarıdan hayran olarak baktığım bungalovlarda kaldım. Double oda olmasına rağmen tek kaldım bu da otelin bana kıyağıydı lakin otel odası beklediğim kadar güzel değildi. Bir yatak, iki koltuk ve ufak bi lcd tv. banyosu oldukça kötüydü hani jakuzi beklemiyordum ama nene dede duşakabini de beklemiyordum açıkçası. Mini barı ücretsizdi ki fazla da bir şey yoktu açıkçası bir bira, bir kola, soda, su.. gece 00.00’dan sonra 542’yi arayıp gece kahvaltısını odanıza söyleyebiliyorsunuz ama pek tavsiye etmem o kadar da leziz değiller. Omleti olsun hamburgeri olsun kuruydu fazlaca ama gece gece o kadar yorgunluktan sonra   pek tadına bakmadan yemiştim.


Evet otelimiz golf resort olmasına rağmen içerisinde 18 delik golf sahası yok. Sadece antreman yapabileceğiniz bir bölge var golf sahası otelden bağımsız bir yerde bulunuyor ki yeri hakkında da pek bilgim yok ama yakında bir yerlerde değildi. Otelden çıkış yapmak gerekiyor.

Son olarak ise personel bakımından –güvenlikteki bir yavşak hariç- oldukça iyi ve ellerinden geleni yapıyorlar. Sağ olsunlar yardımları çok oldu.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

İzmail Hotel - Ukrayna / İzmail


Ukrayna Odessa’da bulunan izmail kasabasının merkezindeki 3 yıldızlı otel. Bu üç yıldızı da neye göre verdiler cidden merak ediyorum.

Oteli aslında pek yargılamayacağım zaten izmail gibi bir yerde otel bulduğumuz için bile şanslıyız. Mc Donald’s da hamburger yerken “hadi izmail’e gidelim” diyerek yola çıkmıştık zaten. Ne yol biliyoruz ne de iz.

Otel dediğim gibi şehrin merkezindeydi. O zamanlar öğrenci olduğumuz için en ucuz odalardan tuttuk. 4 kişiydik bu yüzden iki oda tutmuştuk. Kapıdan girdiğiniz anda ufacık bir alan geliyor bildiğin 2 metre kare falan. 4 tane kapı bakıyor buraya bir tanesi girdiğimiz kapı doğal olarak, diğeri banyo, kalan ikisi de ikişer tane tek kişilik yatak bulunan 2 oda.

Banyoya değinmek isterim. Odaları tutmadan önce kadın zaten bizleri uyarmıştı banyolarda sıcak su olmadığını lakin temiz olmadığını söylemeyi de unutmuş tamam kir pas içinde değildi ama hoş bi’ görüntüsü de yoktu. Tuvalet bulunmuyordu onun yerine her katta bay bayan olmak üzere iki tane çoklu tuvalet buluyordu.   Odalar ise iki yatak, bir dolap ve bir tane de komidinden oluşuyordu. Ne daha az ne de daha fazla ha bir de perdeler onları unutmak olmaz. Yataklar her ne kadar yıkanmış 50 senelik çarşaflarla örtülmeye çalışılsa da çarşafı hafif kaldırdığınızda ortaya çıkan manzara içler acısıydı. Ben hayatımda bu kadar eski ve pis yatağı istanbul’da çöplüklerde gördüm herhalde. İnsan olan yatmazdı yani, biz yattık orası ayrı ama elden başka bir şey de gelmezdi hani. -Kendimi ifşa etmek gibi bi' niyetim yok, kendime değil yatağa dikkat çekmek isterim-

Otelin yemek servisi diye bir şeyi yoktu zaten içinde ufaktan bir büfesi vardı. Oradan su, kola, cips bilmem ne temin edebiliyorduk.

Resepsiyonu ise ufacık bir oda. Ufaktan vezne hesabı bir pencere açmışlar oradan anahtar, para vs.. alış-verişi yapılıyordu. Ayrıca resepsiyondaki teyze çok sevimli çok candandı. Sağ olsun bize bir çok konuda yardımcı oldu. Türk olduğumuzu öğrenince şehirdeki türk camisine kesin gitmemizi falan söyledi ki şehirde türk olduğumuzu öğrenen herkes bizimle konuşmaya çalışıyorlardı diğer Ukrayna şehirlerine nazaran çok daha sıcak kanlılardı.


Uzun lafın kısası gün gelir yolunuz düşerse izmail’e zaten gideceğiniz başka bi’ otel olmadığından buraya uğrayın. Aşırı derecede ucuzdur şuan hatırlamıyorum ama çok ama çok makul bi’ ücretle konaklamıştık. Her ne kadar gittiğim en leş otel olsa da en candan oteldi herhal.  

Dedeman Hotel - Konya


Konya otogara on beş dakika uzaklıkta kipa alışveriş merkezinin hemen karşısında bulunur. Şehrin merkezinde mi değil mi açıkçası bilmiyorum çünkü Konya’yı gezme şansım hiç olmadı. Konya’da gördüğüm 4 yer oldu birincisi otogar, ikincisi yemek yemek için gittiğim kipa, üçüncüsü hastalıktan geberdiğim için ilaç almaya gittiğim eczane ve son olarak Otel Dedeman.   

Şehir oteli olduğu için aslında pek bi numarası yok bu yüzden herhalde en kısa yazım Dedeman için olucak. Ve pek uzun süre de bulunamadım açıkçası saat akşamüzeri 6’dan program bitimi yani 11’e kadar durdum. Ne yemeğini yedim ne de yatağında yattım.

Girişteki döner kapıya semazen stickerı yapıştırmak her ne kadar yaratıcılıktan uzak dursa da –herhalde Konya’da otel yaptırsam döner kapısına böyle bir ekşın ben değil herkes düşünürdü- çok hoş durmuş. İlk defa bir otele girerken metal dedektöründen geçtim garip geldi her ne kadar makine ötmüş olsa da güvenlik görevlisi bayan kibarca buyurun geçin dedi. Hemen sağ tarafınızda uzunca resepsiyon bulunurken sol tarafınızda ise lobby bar var. Pek uğramanızı tavsiye etmem bir bardak ince belli çaya acımadan 4 TL geçiriveriyorlar. Hillside Su’dan sonra en çok acıtan bu oldu ama bu sefer hazırlıklıydım o yüzden pek koymadı açıkçası ama ne olursa olsun yani 4 TL bir çay için çok hem ben şeker de kullanmıyorum mk.

Resepsiyonu geçtikten sonra sağ tarafta bir koridordan ilerlerseniz solunuzda hemen hediyelik eşyalar satan bi dükkan var güzel biblolar var Konya’ya gelip de semazen almadan olmaz tanesini 25 liradan açan satıcıyla boğuşmamız sonucu 2 tanesini 25 liraya aldım. Pazarlık sünnettir ne de olsa. Özellikle böyle hediyelik eşya satan dükkanlarda. Biraz ilerleyip merdivenlerden yukarıya çıktığınız da ise salonların bulunduğu kata hoş geldiniz demektir. Bizim olduğumuz gün bir de düğün vardı girip bakıcaktım aslında ama ne vaktim oldu ne de gözüm kesti açıkçası her bulduğum boşlukta oturup dinlenip bir de tylohot patlatıyordum.


Lakin şu şehir otellerinin her şeyden para alma huylarından bir an önce vazgeçmeleri lazım hacım. Yani alt tarafı bir çay yani eğer zaten o oteldeysem sizle bir işim vardır ki gelmişim yani. Hani canım sıkıldı gel Dedeman’da bi çay içelim demez kimse. En azından çayı ücretsiz yapın ne bileyim interneti ücretsiz yapın mk. Ki ayrıca artık interneti tüm oteller ücretsiz vermek zorunda şikayet ettiğiniz anda otel ceza alıyor. Aklınızda bulunsun..